Sahiden, şimdi siz bizi anladınız mı?

Malumunuz yarın 3 Aralık Dünya Engelliler Günü

İçerisinde bulunduğum mesajlaşma gruplarında sözde etkinlikler planlanıyor: “Engellilerin yüzünü boyayalım, oyun oynatalım, onların çalıştığı kafelere gidelim vs.”

Koskoca bir gün, indirgene indirgene bu etkinliklere indirgendi. Oysaki engelliler günü ve mayıs ayındaki engelliler haftası engellileri anlamak ve sorunlarına çözüm bulmak, engellilerinde bu toplumda herkesle eşit olduğunu vurgulamaktı asıl amaç. Ama her özel günün içini boşalttığımız gibi bugünün de içini bizden daha iyi boşaltan kimse yoktur herhalde.

Engellileri toplumda görmezden gelen, sözüm ona “sağlam” oldukları için engellilere üstten bakan, hayatın her alanında hastalıklı zihinleri ile engellileri sosyal yaşamdan, aşktan, işten, eğitimden uzak tutmaya çalışan cahiller grubunun -buradaki “cahil” kelimesi bilgisi olduğu halde işine geldiği gibi davrananları kasteder- yarın kendilerini eğlendirmek için ve sosyal medyada “Ayy, bakııın biz çalışıyoruuuzz” havası vermek için düzenledikleri şovları izleyeceğiz. Ama 4 Aralık gününden itibaren herkes yine aynı hayatına devam edecek.

  • Yollar, binalar, sokaklar, evler hiçbir eksikliği olmayanlar için tasarlanacak,
  • Sağlıklı olanlar yine aynı kibirle bakacak engellilere,
  • Şirketler konuşması düzgün olanlar için sesli yanıt sistemleri kullanacak,
  • Her yerde self servis olacak,
  • Birileri “başımın, gözümün sadakası olsun” diye para tutuşturacak elimize.
  • Sekreterler, yine sesimizi duyduklarında iğrenir gibi konuşacak.
  • İşverenler engellilerin meziyetlerine bakmaksızın yine yasal zorunluluktan engelli işçi alacak.
  • Bir engelli birini sevdiği zaman yine “Bir kendine bak, bir bana bak” imalarına maruz kalacak.

Özetle, Çarşamba günü her şey yine aynı olacak. Ama siz bir şeylerin farkında olmak ve bir şeyleri değiştirmek yerine vur patlasın, çal oynasın tarzı bir eğlenceyi seçiyorsanız buyurun oynayın. Ben ne kadar söylensem de bir uzvunuzu kaybetmeden anlamayacaksınız nasıl olsa…

Yazımı bitirmeden bir sormak istiyorum: Yüzümüzü boyadınız, saz çalıp oynattınız. Şimdi siz bizi gerçekten anladınız mı?