Hayatı Diyalektik Açıdan Okumak

Değişimin ve gelişimin çelişkilerden kaynaklandığına dair felsefi bir teori olan Diyalektik Kuramı; Alman filozof Georg Wilhelm Friedrich Hegel tarafından 1807 yılında ortaya atılmıştır. Hegel bu kurama göre doğru bilgiye ulaşmanın tez (bizim ortaya attığımız ve/veya savunduğumuz görüş) ile antitezin (bizim savunduğumuz görüşe karşıt görüş) ile çarpıştırılması sonucunda elde edilecek sonuçla (sentez) ile mümkün olacağını savunur.[1]

Günümüz dünyasında diyalektik yaklaşım ile maalesef ki pek karşılaşamıyoruz. Çünkü; fanatizm popülerlik kazanmış durumda. Siyasi görüşümüzü savunurken, düşüncelerimizi savunurken, gönül verdiğimiz spor kulübünü desteklerken ve daha birçok alanda fanatizme öylesine kendimizi kaptırmışız ki; bize zıt bir görüşe tahammülümüz yok. Sosyal medya, geleneksel medya, içinde yaşadığımız çevre bize ne sunuyorsa kabullenip “sıradan” olmaya başlıyoruz. Oysaki son zamanlarda bilhassa gençlerin diline pelesenk olmuş cümle; “sıra dışı olmak istiyorum”. Hatta bu uğurda ilginç kıyafetler, ilginç saç modelleri, ilginç hareketler tercih edenler var. Peki, bizi “sıra dışı” kılan bunlar mı olmalı? Herkesin kendini geliştirmek istediği çağda gelişimin nasıl elde edilebileceği konusunda kaç insan gerçekten bilgilidir?

Bana göre kişiye fark katan kılık – kıyafeti, saç stili değil; kendini geliştirmesi, olaylara farklı perspektiflerden bakabilmesi ve görgüsüdür. Kendini gerçekten geliştiren bir kişi bir düşünceye saplanıp kalmaz, fanatik olmaz. Fakat bu cümlemden o düşünceden bu düşünceye bir yaprak gibi savrulmayı kastettiğim de anlaşılmasın.

Bugün topluma dönüp baktığımızda pek çok kişinin düşüncelere saplanıp kaldığını, daha da kötüsü kendisi gibi düşünmeyene düşmanlık beslediğini “Benim düşünceme uymayan kötüdür.” veya “Tek doğru benim görüşümdür” dediğini görürüz. Bu, karşıt görüşü bilmemekten kaynaklanan bir yanılgıdır. Kişi yanılır, çünkü kendisi fikir üretmemiş; yalnızca önüne konan ilk fikri benimsemiştir. İşte bu yüzden pek çok kişisel gelişim uzmanı “Bir gazeteyi okurken, bir de onun zıddı olan gazeteyi okuyun” der. Bu, yukarıda da söylediğim gibi “görüş değiştirin” demek değildir. Eğer siz diyalektik olarak olaylara ve metinlere yaklaşmayı becerebilirseniz bu çalışma sizin görüşünüzü daha da iyi anlamanıza, yepyeni düşünceleri tanımanıza, yepyeni dünyalar tanımanıza vesile olacaktır.

Olaylara farklı perspektiflerden bakabilmek için savunduğumuz görüşe karşıt olan görüşün de ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Bunun içinde onları dinlemek, anlamak, okumak gerekiyor. Fakat bunları yaparken kendi görüşümüze takılı kalırsak; karşıt görüşü anlayamayız. Hayatın her alanında olduğu gibi burada da en önemli anahtar; fanatik olmamak, bütün görüşlere eşit mesafede kalabilmektir.

Kişinin keşfedilmesi gereken bir okyanusta limana yakın bir yere çapa atıp, okyanusu keşfettiğini zannetmesinden başka bir şey değildir ve bu bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüktür. Gelişmek ve öğrenmek için hayatı diyalektik olarak okumak gerekir…

[1] Diyalektik Materyalizm, Karl Marx, 1845

Hegel’in Diyalektik Sistemi, F. Engels, 1878

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir