Sivil Toplum Kuruluşlarının Değerini Geri Kazanmak: Sorunlar ve Çözümler

Günümüzde sivil toplum kuruluşları, demokratik toplumların temel yapı taşları olarak kabul edilirken, maalesef özünden uzaklaşarak bazı bireylerin kişisel çıkarları için kullanıldığı, içi boşaltıldığı ve amacından sapmış gibi görünmektedir. Ancak sivil toplum kuruluşlarının asıl amacı, farklı kesimleri bir araya getirerek ortak amaçlar etrafında birleşmek, vatandaşların sesini duyurmak ve toplumun gelişimine katkıda bulunmaktır. Bu kuruluşlar, yasal çerçevede çeşitli etkinlikler düzenleyerek karar alıcıların dikkatini çekmeyi ve toplumsal talepleri iletmeyi amaçlar. Ancak günümüzde, bu temel misyonunun yerine getirilmediği durumlar da sıkça gözlemlenmektedir.

Sivil toplum kuruluşları, demokratik ve modern bir toplumun yapı taşlarıdır. Güçlü demokrasilerde sivil toplum kuruluşları (STK’lar), vatandaşın yönetime katılımını sağlayan en önemli enstrümanlardandır. Fakat günümüzde maalesef ki STK’lar, aslından uzaklaşarak bazı kişilerin isminin önüne bir unvan alabilmek için yönetimine aday olduğu, nepotizm ile STK yöneticisinin dostlarına bol keseden unvan dağıttığı, halktan ziyade siyasi liderleri savunan; piknik, gezi gibi eğlenceli etkinlikler düzenleyerek çalıştırıldığı zannedilen kurullar haline geldi. Peki sivil toplum kuruluşları neydi, ne oldu?

Sivil toplum kuruluşları, toplumun farklı kesimlerini bir araya getiren, ortak amaçlar etrafında birleşen ve vatandaşların sesini duyurmasını sağlayan platformlardır. Yani bir STK’nın amacı; temsil ettiği kitlenin sesini duyurmaktır. Bunun için yasal çerçevede konferanslar, seminerler, eğitim programları, bültenler gibi pek çok çalışma hazırlarlar ve bu yöntemle karar alıcılara karardan etkilenecek kitlelerin sesini ve taleplerini duyurmayı amaçlarlar. Tabi bu kağıt üzerinde yazılı olandır. Yani olması gereken ama “Ya şimdi onlarla mı uğraşacağız? Ben bu işi biliyorum! Şu etkinlikleri yapalım olsun bitsin. Başımıza iş çıkarmayın.” diyerek içi boşaltılan kurumlardır STK’lar. Halbuki STK’lar ­-ki STK kavramı; dernekler, vakıflar, meslek kuruluşlarını da kapsar- kamu kurumlarının faaliyetlerini denetleyebilen, toplumun kalkınmasına öncülük eden, demokratik değerleri güçlendiren çok önemli yapılardır. Fakat gelin görün ki STK’lar günümüzde nepotizme, tembelliğe, ben yaptım olduculuğa ve nemelazımcılığa kurban edilmiş durumdadır. Dernek kanunundan bihaber, anayasadan bihaber, katılımcılıktan bihaber, derneğin anayasası olan dernek tüzüğünden bihaber bir grup insanın eline mahkum edilmiştir günümüzde STK’lar.

Yaklaşık 10 yıldır hayatımın %90’ı sivil toplum çalışmalarının içerisinde geçiyor. Okul öğrenci meclisi başkanlığı ile başlayıp; ilçe öğrenci meclisi başkanlığı, engelliler meclisi başkanlığı, İBB Gençlik Meclisi üyeliği, Türkiye Belediyeler Birliği Gençlik Meclisi üyeliği ve birçok STK’da gerek yönetici gerekse üye olarak yürüttüğüm görevlerden edindiğim izlenim: Birçok kişinin STK’nın amaçları için değil, kendini tanıtmak ve/veya en yakın milletvekili seçiminde istediği partiden milletvekili olabilmek için bu yapıları kullandığıdır. Tamam, hadi kullanmana bir şey demeyelim de bari aslına uygun iş yap be arkadaş!

Biliyorum, çok karamsar bir tablo çizdim. Genelde ben böyle yazıları okuduğumda “Acaba hiçbir zaman bu gidişat düzelmez mi?” diye endişeye kapılırım. Ama bu sever ben yanıtı vereyim: Düzelir. Ama nasıl?

  • Hepimizin en başta bilmesi gereken Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını okur ve öğrenirsek,
  • Yaptığımız işin mevzuatını (örneğin; bir derneğe gireceksek o derneğin tüzüğünü) okur ve öğrenirsek,
  • Bilmediğimiz işe talip olmaz veya bilmesek bile o göreve geldikten sonra yukarıda belirttiğim ilk iki maddeyi uygulayarak bilgi edinirsek,
  • STK yöneticisi olduğumuzda egomuzu ve kibrimizi bir kenara koyarak “Ben yaptım, oldu.” mantığından vazgeçip aslına uygun iş yaparsak bu düzen düzelir.

Ama bunları yapmazsak engelli dernekleri engelli haklarını savunmak yerine sazlı sözlü eğlence yapıp engellileri oynatarak çalıştığını zanneder. Gençlik dernekleri piknik, gezi düzenleyerek çalıştığını zanneder. Bir de isminin önüne güzel bir unvan alarak ona buna hava atarlar.

Bilgilenmek; kişisel bir sorumluluktan da ziyade, ülkenin kalkınmasına dair sorumluluğunuzdur…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir